Anayasa Mahkemesi, 25 Şubat 2022 tarih 231761 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan iki kararında Kişisel Verilerin Korunmasına yönelik iki önemli karar verdi. Yazımıza konu iki karar, Kişisel Veriler ve Kişisel Verilerin Korunması konularında, Anayasanın atıf yapılan maddelerini açıklayıcı ve somutlaştırıcı mahiyettedir.

2021/91 Sayılı Karar

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin, hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumlu bulunmadığı gerekçesiyle sözleşmeli er adaylığının sonlandırılmasına ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasaya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, kuralın iptali için (somut norm denetimi) Anayasa mahkemesine başvurmuştur.

Anayasa Mahkemesinin 16/12/2021 tarih 2021/91 sayılı kararında, ( sözleşmeli er alımıyla ilişkili olarak) güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanması, güvenlik soruşturmasının henüz gelmediği durumlarda arşiv araştırması olumlu sonuçlanması yönündeki düzenlemenin iptal edilmesine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesine göre, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatları, aile ve sosyal yaşamları ile ilgili kayıtların alınması ve bu kayıtların kullanılmasıyla kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirilmektedir.

Kişisel veriler ile kişisel verilerin korunması hakkını Anayasanın 13 ve 20. Maddeler kapsamında değerlendiren Anayasa Mahkemesi, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile insan onurunun korunması ve bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlandığını belirtmiştir.

Anayasanın Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması başlıklı 13. Maddesinde

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz

hükmü amirdir.

Anayasanın  Özel Hayatın Gizliliği başlıklı 20 maddesi de şöyledir:

Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

Kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği, kanunların şeklen değil karardaki ifadeyle ‘keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiğini’  Anayasanın 2. Maddesinde açıklanan Hukuk Devleti İlkesine atıf yaparak sınırlar çizilmiştir.

Kamu görevinde çalıştırılacak kişiler için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Fakat yapılacak düzenlemelerde, keyfiliğe yer bırakmayacak şekilde, hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini İsteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.

Kanunilik ilkesi gereği; kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle, Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler içeren Anayasanın 128. Maddesine girmeye gerek görmeden, itiraza konu kuralı iptal etmiştir.

2021/105 Sayılı Karar

AYM’nin 2021/105 sayılı kararın konusu ise 29/6/2021 tarihli ve (77) numaralı Ekonomi Koordinasyon Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. Maddesinin iptali için muhalefet milletvekilince yapılan iptal talebidir (soyut norm denetimi).

Talep dilekçesinde özetle ‘Ekonomi Koordinasyon Kurulunun (Kurul) görevleriyle ilgili olarak bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlardan talep edeceği bilgi ve belgelerin içinde kişisel verilerin de yer almasının mümkün olduğu, kuralın kişisel verilerin korunmasına ilişkin bir düzenleme içermediği, kişisel verilerin toplanması, işlenmesi, analizi, paylaşılması gibi faaliyetlerin kanunla düzenlenmesi gerektiği, genel çerçevesi, ilke ve esasları belirlenmeden kişiler hakkında bilgi ve veri toplamak için idareye yetki verilmesinin hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olduğu, kişisel verilerin Anayasa’nın kişi hak ve ödevlerine ilişkin “İkinci Kısım İkinci Bölüm ”ünde düzenlendiği, buna göre ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilecek olan kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin de kanunla belirlenmesi gerektiği, temel haklar, kişi hakları ve ödevlerinin CBK ile düzenlenemeyeceği, kuralın kanunlarda açıkça düzenlenen hususlara ilişkin hükümler içerdiği, kamu tüzel kişiliği olmayan bir Kurulun kamu kurum ve kuruluşlarından bilgi istemeye yetkili kılındığı, Cumhurbaşkanının yürütme yetkisini Anayasa’ya uygun kullanmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 6., 8., 13., 20. ve 104. maddelerine aykırı olduğu’ ileri sürülmüştür.

Muhalefet milletvekilleri, bahse konu kararnamenin  Anayasa’nın 2., 6., 8., 13., 20. ve 104. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptalini istemişlerse de, Anayasa Mahkemesi konuyu, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin tanımlandığı 104. Maddenin 17. Fıkrası yönünden incelemiştir.

77 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 6. Maddesi şöyledir:

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) iptali talep edilen 6. maddesi şöyledir:

“Bilgi İsteme

MADDE 6- (1) Kurul, görev alanına giren konularla ilgili iter türlü bilgi ve belgeyi, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından isteme yetkisine sahiptir. Kamu kurum ve kuruluşları, talep edilen bilgi ve belgeyi Kurulun belirleyeceği şekil ve süre içerisinde vermekle yükümlüdür. ”

 

Cumhurbaşkanının grev ve yetkilerinin sıralandığı Anayasanın 104. Maddesinin 17. Fıkrası Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin şartlarını ve sınırlarını şöyle çizer:

Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.

Anayasanın 104/17. Fıkrasında, Cumhurbaşkanının Kararname çıkarma yetkisinin sınırlardan birisi de, ‘Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz’ açık hükmüdür.

Anayasa Mahkemesi, konuyu tartışırken, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin ancak Anayasanın münhasıran kanunla düzenlenecek konularda düzenleme yapamayacağı gibi, Anayasanın Cumhurbaşkanına açıkça izin vermediği konularda da düzenleme yapmasını hukuka uyar görmemiştir.

Anayasa Mahkemesi ayrıca Anayasanın 123. Maddesi kapsamında da değerlendirmiştir.

  1. Anayasa’mn 123. maddesinin birinci fıkrasına göre “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. ’’ Anayasa’mn anılan maddesinde düzenlenen idarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenmesini gerekli kılar. Ancak Anayasamın 106. maddesinin on birinci fıkrasında “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” denilmek suretiyle bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması yönünden CBK’larla düzenleme yapılmasına açıkça izin verilmiştir.
  2. CBK’nın 3. maddesinin (2) numaralı fıkrasında Kurulun Cumhurbaşkanı’nın görevlendireceği Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında Hazine ve Maliye Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı, Ticaret Bakanı ve Strateji ve Bütçe Başkanından oluşacağı belirtilmiştir. Anılan CBK’nın 4. maddesinde de ekonomi politikaları alanında genel koordinasyonu sağlamak, ekonomi politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında görev ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlamak ve takip etmek, Türkiye ekonomisi ve küresel ekonomi ile ekonomik istikrar ve kalkınma konularında gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek, gerektiğinde politika uygulamalarına yönelik etki analizleri yaptırmak ve alt çalışma grupları oluşturmak Kurulun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
  3. Kurulun kuruluşu, görevleri ve üye yapısı dikkate alındığında merkezi idare içinde yer alan, kamu tüzel kişiliği bulunmayan ve Cumhurbaşkanlığı veya herhangi bir bakanlık teşkilatına dâhil olmayan kendine özgü bir idari birim olduğu anlaşılmaktadır.
  4. Anayasa Mahkemesinin 22/1/2020 tarihli ve E.2018/125 ve K.2020/4 sayılı kararında ifade edildiği üzere kamu tüzel kişiliği bulunmayan, herhangi bir bakanlığın merkez veya taşra teşkilatına da dâhil olmayan idari bir birimin görev ve yetkilerinin CBK’yla düzenlenmesi Anayasa’mn 106. maddesinin on birinci fıkrasında öngörülen ‘‘’Bakanlıkların

kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” şeklindeki kural kapsamında bulunmamaktadır. Ayrıca söz konusu görev ve yetkiler Anayasa’da CBK ile düzenleneceği özel olarak öngörülen diğer konulardan da değildir. Dolayısıyla kamu tüzel kişiliği bulunmayan ve Cumhurbaşkanlığı veya herhangi bir bakanlık teşkilatına dâhil olmayan Kurulun görev ve yetkileri Anayasa’da CBK ile düzenleneceği özel olarak öngörülen konulardan değildir.

  1. Kurulun görev alanına giren konularla ilgili her türlü bilgi ve belgeyi bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından istemeye yetkilendirilmesin kamu kurum ve kuruluşlarının talep edilen bilgi ve belgeyi vermeye yükümlü kılınması Kurulun görev ve yetkisine ilişkin bir husus olup bunun Anayasa’nın 123. maddesi uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla kuralda Anayasamın 123. maddesi bağlamında 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı şekilde düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.

Yer verilen Karar alıntısında, 20 paragrafa özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. 20 nolu paragraf, önceki paragraflarda açıklanan gerekçelerle, Ekonomik Koordinasyon Kurulunun merkezi idare içinde yer alan, kamu tüzel kişiliği bulunmayan ve Cumhurbaşkanlığı veya herhangi bir bakanlık teşkilatına dâhil olmayan kendine özgü bir idari birim olduğunu sonucuna varıldığından bahsetmektedir.

Bu durumda Anayasa Mahkemesinin ‘kendi özgü’ diye tanımladığı Ekonomik Koordinasyon Kurulunun, Anayasanın 106. Maddesinde yetki verilen ‘Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir’ amir hükmünün içinde yer alan şartlardan hiçbiri uyuşmadığı açık ve bariz iken Mahkemenin bu konuda karar vermekten kaçındığı kanısındayım.

Mahkeme, iptal isteminde yer alan aykırılık gerekçelerinden sadece yetki ile ilgili olan 104/17 fıkra yönünden incelemiş, Cumhuriyetin İlkeleri, özellikle Hukuk Devleti ilkesine atıf yapan 2. Madde, Egemenliği Tanımlayan 6. Madde Cumhurbaşkanının yetkilerini sayan ve sınırlayan 8. Madde, Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırlanmasının sınırlarını çizen 13. Madde, Özel Hayatın Gizliği ve kişisel verilerin korunmasını düzenleyen 20. Madde yönünden incelemeksizin karar vermiştir.

Görüleceği üzere, inceleme yapılmayan Anayasa Maddeleri, Cumhurbaşkanının Yetkilerini sınırlamaktan ziyade, kişilerin hürriyetini koruyan maddelerdir.

Nihayetinde Yüksek Mahkeme, iptali istenen kuralı Anayasanın 123. Maddesi bağlamında 104/17. Fıkraya aykırı bularak iptal etmiştir.

Sonuç olarak, Anayasada Özel Hayatın Gizliliği başlığı altında tanımlanan ve kurala bağlanan Kişisel Veriler münhasıran yasa ile düzenlenebilir. Yapılacak yasal düzenlemelerde, Hukuk Devleti İlkesine bağlı kalınarak, açık, anlaşılabilir, nesnel, keyfiliğe imkân tanımayan düzenlemeler olmak zorundadır.

 

 

Halil ÖZBEK

E.Vergi Müfettişi

Muhasebe Denetim Uzmanı

 

Kaynak Göstererek ve link kullanarak makalemizden alıntı yapılabilir. Hiçbir şekilde tamamen yayınlanamaz.

Kategoriler: Güncel

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir